‘Biz sizi ayıplarınızla yüzleştireceğiz‘

Cumartesi Anneleri, bu hafta Dersim'de yapılan toplu mezar kazısına dikkat çekti.

Cumartesi Anneleri,  bu hafta Dersim'de yapılan toplu mezar kazısına dikkat çekti. Anneler, "Bu ülkeyi kimsesizler mezarlığına çevirdiniz ama kurtulamadınız, kurtulamayacaksınız.77 yıl da geçse, biz burada olmasak da, siz kendi ayıplarınızla yüzleşmeseniz de biz sizi ayıplarınızla yüzleştireceğiz" dedi.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 525'inci haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede?" yazılı pankart açan Cumartesi Anneleri, ellerinde gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşıdı. 18 Nisan 1981'de gözaltında kaybedilen Zeki Altunbaş'ın akıbetinin sorulduğu eylemde ilk sözü 17 Ocak 1996'da kaybedilen Abdullah Canan'ın oğlu Tayyip Canan aldı. Geçtiğimiz günlerde 14 yaşında bir çocuğun Cumartesi Anneleri'nden etkilendiğini ve babasının resmini yaparak kendisine hediye ettiğini söyleyen Canan, "Bu topraklar artık kana doydu. Bizler artık onurlu bir barış istiyoruz" dedi. Gözaltında kayıp dosyalarında zamanaşımını hatırlatan Canan, "Zamanaşımı, bu insanlara en büyük darbe, bizlere en büyük hakarettir. Onurlu bir barış dosyaları zamanaşımına tozlu raflarda bırakarak zamanaşımına uğratmakla değil, Cumartesi Meydanı'nda oturan insanlardan özür dilemekle olur" ifadelerini kullandı. 

‘DERSİM 77 YIL SONRA BİLE KAYIPLARINDAN VAZGEÇMEDİ‘

Ardından 23 Şubat 1995'te kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız konuştu. 20 yıldır Cumartesi Meydanı'nda gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sorduklarını dile getiren Yıldız, geçtiğimiz hafta içinde Dersim'de yapılan toplu mezar kazısını hatırlatarak, "Aradan 77 yıl geçti. Dersim'de samanlıkta yakılan insanların torunları, 77 yıl sonra bile kayıplarından vazgeçmedi. Bu ülkeyi kimsesizler mezarlığına çevirdiniz ama kurtulamadınız, kurtulamayacaksınız. 77 yıl da geçse, biz burada olmasak da, siz kendi ayıplarınızla yüzleşmeseniz de biz sizi ayıplarınızla yüzleştireceğiz" dedi. 

'KAYIPLAR BİZİM YOK EDİLEN DEĞERLERİMİZ'

21 Mart 1995 yılında kaybedilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak da geçtiğimiz haftalarda görülen Lice ve Dargeçit davalarını hatırlatarak, faili meçhul cinayetleri azmettiren iktidarların, failleri koruduğunu söyledi. Yaklaşan seçimlere değinen Ocak, "Seçim beyanları, vaatler açıklanıyor. Başta iktidar olmak üzere statükocu hiçbir partinin kayıplarımızın bulunmasına yönelik çözüm önerisini görmedik. Statükocular kirli savaş yürütücülerini korumaya çalışıyor" şeklinde konuştu. Ardından Altunbaş ailesi adına konuşan Bahtiyar Tiryaki ise, Zeki Altunbaş'ın insanların ölmemesi, ezilmemesi için mücadele ederken gözaltına alınarak kaybedildiğini söyleyerek, "Biz biliyoruz ki; gözaltında kayıplar kayıp değil, bizim yok edilen değerlerimizdir" ifadelerini kullandı. 

'ZEKİ ALTUNBAŞ’IN AKİBETİ SORULDU‘

Zeki Altunbaş'ın ağabeyi Cafer Altınbaş'ın mektubunun da okunduğu eylemde haftanın açıklamasını İpek Karahan okudu. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü öğrencisi olan Zeki Altunbaş'ın 1975 yılında okuldan ayrılarak Yalova'ya yerleştiğini ve burada kurulan Sosyalist Gençlik Birliği Derneği kurucuları arasında yer aldığını söyleyen Karahan, 12 Eylül Darbesi'nde gözaltına alınan Altunbaş'ın ardından askerliğini yapmak üzere Çanakkale'ye gönderildiğini ifade etti. 

Yalova'da düzenlenen bir operasyonda gözaltına alınan bazı kişilerin ismini verdiği iddiasıyla Atunbaş'ın 18 Nisan 1981 tarihinde askerlik yaptığı Çanakkale Er Eğitim Alayı'nda gözaltına alınarak Yalova'ya getirildiğini ve burada işkence edilerek sorgulandığını belirten Karahan, "25 Nisan 1981'de eski bir davası olduğu gerekçesiyle Selimiye Kışlası'ndaki mahkemeye götürüldü. Mahkeme dönüşü Yalova- Kartal arabalı vapurunda elleri kelepçeli bir şekilde kendisine eşlik eden iki asker ve iki polisin arasında kaybolduğu iddia edildi" dedi. 
Altunbaş ile ilgili hazırlanan kayıp tutanağına, arabalı vapurdaki tuvalete girdiği ve bir daha çıkmadığının yazıldığını ifade eden Karahan, "1.88 boyunda, 80 kilo ağırlığı olan Zeki Altunbaş'ın arabalı vapurdaki küçücük tuvalet penceresinden, üstelik elleri kelepçeli bir halde denize atlaması imkansız olmasına rağmen devlet 34 yıldır bu yalanda ısrar etti" diye konuştu. Altunbaş ailesinin yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını dile getiren Karahan, öldüğü tespit edilmemesine rağmen nüfus kaydına "ölü" olarak geçirilen Altunbaş'ın akıbetinin açıklanmasını ve faillerin ortaya çıkarılmasını istedi.